Cem Derya Dikici'nin Kamp ve Gezi Güncesidir !

.

Nif Dağı Kampı

Herkese Merhaba,

Ekim ayında ki kamp etkinliğini, İDADİK (İzmir Dağcılık ve Doğa Sporları İhtisas Kulübü) ile gerçekleştirdim. İdadik’in 2010-2011 sezonu açılışı için düzenlediği kamp organizasyonuna katılıp Nif Dağ’ında kamp yaptık. Çok keyifli bir kamp oldu. Eski dağcı ağabeylerimizden tecrübe ile sabit hayat hikayelerini ve ilginç anıları dinledim.

İdadik 2010-2011 Sezon Açılış Kampı
Kamp alanında ki çadır sayısı akşam tahminen 20 civarındaydı O yüzden çadırlar biraz yakın oldu birbirine :)

Nif Dağı; İzmir Körfezi’nin doğusunda olup Ege’de ki Bozdağlar sıradağlarının batı yönünde ki en son temsilcisidir. Kuzeyi Manisa’da ki Spil Dağı’na ile Mahmut Dağ’ına komşudur. Dağın doğusu İzmir’in Buca ilçesine dayanır. Güneyi ise Torbalı Ova’sına bakar. Zirvesi 1510mt’dir. İzmir Körfezi nedeniyle denizden yüklü miktarda nem aldığından bol yağış alır. (Bu nemden beslenen Nif Çayı Torbalı ovasını beslemektedir) Kış aylarında zirvesi karla kapanır.

Harika manzaralar vardı.

Nif Dağı; antik çağlarda Olimpos adını taşıyan dağlardan biri olmuştur.  Eteklerinde Helenistik ve Bizans dönemlerden kalıntılar mevcuttur.  Doğusunda ki Karabel Geçidinde,  M.Ö. İkibinli yıllarda Bir Hitit savaşçı prensini (Mira) betimleyen kayalara oyulmuş gravür bulunmaktadır. Yine bu bölgede yapılan araştırmalarda birçok oda mezar bulunmuştur. Detaylı bilgi için bknz.

Kayacılar iniş yapacakları kanyona giderken
Kanyon başından aşağı inerken
Fazla bilgi göz çıkarmaz ancak bu kadar bilgi de yeterlidir diyerek kamp ile ilgili yaşadıklarıma geçeyim. Kavaklıdere Köyü’nden araçla bir süre yukarıya tırmandıktan sonra kamp alanımız üzerinde araçtan inip çantalarımız ile yaklaşık 100mt patikadan aşağı inerek kanyona yakın bir düzlükte kamp attık. Bölge daha önce de avcılar, kampçılar ve dağcılar tarafından bilinip kullanıldığından kamp ateşi için uğraşmak zorunda kalmadık. Kamp alanımızın etrafı çınar ve çam ağaçları ile çevrelendiğinden sonbaharın bütün o renk cümbüşü gözlerimizin önündeydi


İnilecek kanyonun mümkün olduğunca yukarıdan görüntüsü
İnilecek kanyonun mümkün olduğunca yukarıdan görüntüsü
Çadırlarımızı kurup yerleştikten sonra etrafı keşif için kısa bir tur attım. Kamp alanı vadi içinde korunaklı bir alanda ve dibinde küçük bir dere yatağı bulunmakta. Akşam yakacağımız ateş için civardan topladığımız odunlardan sonra kayacı ekip koşumlarını giyip civarda ki kanyondan iniş yapmaya gitti. Tabi bende onları fotoğraflamak için gittim J Dere yatağından 20dk.lık yürüyüş ile kanyona geldik. Arkadaşlar halatlarla kanyona inerken bende civarda makro çalışması yaptım.
Dere yatağından geri dönüp kamp alanına ulaştım.  Özenle hazırladığım tavuklu sandöviçlerimden biri ılık kahve ile yedim. Ilık diyorum çünkü termosumun yalıtımı bozulduğundan içinde ki su çabucak soğuyor. Günümüz termosları vakumlanmış hava ile ısı yalıtımı yapıyor. Sanırım termosumun vakumlu bölgesi artık vakumlu değil :(
Bu çiçeğin adını bilen varsa bildirebilir mi ???
Benim tahminim kardelengillerden (tabi öyle bir "gil" varsa)



Bunlar henüz açılırken ki halleri !

Doğa muhteşem gerçekten de !!!

Hava kararırken kamp ateşimizi yakmış ve karşısında yerimizi almıştık bile J Kamp ateşi karşısında ısınıp bol bol sohbet ettik.  Akşam için çok zengin bir menümüz vardı. Hamarat hanımlardan birinin ikramı olan (ben ona tatlıların şahı diyorum) aşureyi görünce ağzım kulaklarıma vardı sanırım :)
Ertesi sabah saat beşte Nif zirve yapacak grubumuz erkenden aramızdan ayrılıp çadırlarına geçtiler ancak diğerlerimiz arasında ki sohbet devam etti. Şarkılar ve türküler içinde gece ilerledi.Yanımda getirdiğim “marshmallow”ları (maalesef ki türkçe karşılığını bulamadım. Bilen varsa aydınlatırsa sevinirim) ikram ettim. Bu tatlının Türkçemizde karşılığı olmadığı gibi bu tatlıyı bilen de yoktu. Türk dağcılığına bir kavram katmış olmanın haklı gururunu yaşadım :)





Bu şirin süleymancık (bizim orda sülümencık derler) kampta biraz korku yaratmadı değil !!!

Gece ilerledikçe kamp sakinleri çadırlarına çekildi. Benim uykum gelmediğinden muhabbet masasına konuk olup gitar eşliğinde şarkılar türküler söyledik. Muhabbet,  geç saatlere kadar devam etti. Gece geç saatlerde bastıran yağmur ile çadırlarımıza çekildik. Gece yağan yağmur çok güzeldi. Yağmur çadırın dış tentesine vurdukça çıkan sesleri bir süre dinledim.

Gün içinde ki yorgunluk ve önceki gece 2 saatlik uyku uyuduğumdan sabah pek erken kalkamadım doğrusu J Öğlene doğru çevreden gelen sesler ile uyandım. Çadırdan başımı çıkardığımda etraf büyük bir kasabanın karnaval alanı gibiydi :) Bir gece önceden beraber geldiğimiz çadırcı grubumuza günlük yürüyüş yapan diğer grupta katılmıştı. Kamp alanı cıvıl cıvıldı. Önceki gece yağan yağmur yerini -aşırı tedbirli meteoroloji memurlarımıza inat- masmavi bir gökyüzüne bırakmıştı. Yağan yağmur ile taptaze toprak kokusu burnuma doluyordu.  Çadırımın önünde ki ağaçta İdadik tarafından yaptırılmış kupa, bere gibi eşyalar satılıyordu. Doğrusu bende güze bir polar bere aldım :)


Aslında bu kamp İdadik’in sezon açılışı için yaptığı bir organizasyon nedeniyle iki grup birleştirilmişti. Sabah zirve yapanlar dönmüştü. Kamp alanında bir grup kısa bir parkurda yürüyüş yapmaya çıktılar.
Kahvaltı için bir gece önceden yaptığım ama tadını pek beğenmediğim böreklerle ve kamp ateşinin üzerinde ki büyük çaydanlıktan sıcak su alıp demlediğim çay ile böreklerimi yedikten sonra bende etrafta kısa bir keşif yaptım. Günübirlik yürüyüş için gelen arkadaşlar önceden Kavaklıdere Köyüne doğru yola çıkmışlardı bile.  Biz deöğleden sonra geri döneceğimiz için yavaş yavaş çadırımı toplamam gerekiyordu. Yemekten sonra çantamı ve çadırımı topladıktan sonra keyif çayımı içip bizi yukarıda bekleyen aracımıza doğru tırmanışa geçtik. Çok kısa bir tırmanıştan sonra yolda bizi bekleyen aracımıza ulaştık. Adet olduğu üzere Kavaklıdere köyünde köy kahvesinde keyif çayımızı yudumlayıp sohbete daldık. Vakit ilerlemişti ve toparlanıp İzmir’e geri döndük.
Doğrusu dağda karnaval kalabalığı beklemiyordum ama itiraf etmeliyim ki çok güzel bir kamp oldu. Başka maceralarda buluşmak ümidiyle….

1 yorum:

  1. Fotoğrafta ki şeker pembesi çiçeklerin ismini öğrendim. Bu çiçeklerin adı SIKLEMEN imiş.(türkçe anlamayanlar için bir de ingilizcesini yazayım; Cyclamen).
    Myrsinaceae familyasından Cyclamen cinsini oluşturan yaşam alanı orman açıklıkları ve kayalık alanlar olan çok yıllık yumrulu bir bitki türlerini ortak adıymış. Tavşankulağı, buhurumeryem, Mormilik şeklinde de adlandırılır.
    Boyu 5-20 cm civarındadır ve Şubat - Nisan aylarında çiçek açar. En belirgin özelliği, kalp veya böbrek şeklindeki yapraklarıdır. Beş parçalı olan çiçekleri beyaz, pembe ya da koyu pembe renkte olabilir.

    Fazla bilgi göz çıkarmaz efeeemmm...

    YanıtlaSil

Benim hakkımda ne düşünüyorsan Allah sana iki mislini versin :)