Cem Derya Dikici'nin Kamp ve Gezi Güncesidir !

.

7 Mart Netfotograf Karaburun Gezi Güncesi

Merhaba,

7 Mart 2010 Pazar günü; değerli dernek üyemiz ve www.netfotograf.com'un sahibi Fikret Diker'in davetlisi olarak Karaburun Foto Safariye gittim. Fotosafari son derece eğlenceli geçti doğrusu :) Gezide Netfotograf.com grubundan yeni arkadaşlar ile tanıştım ayrıca çok sevdiğim Karaburun'u da bir kez daha görme fırsatım oldu. 

Sabah erkenden servis aracında ki yerimi (önde) aldım. Konak'tan ekibin diğer kısmını da aldıktan sonra Urla üzerinden Karaburun yolunu tuttuk. Yolda derneğimizin değerli (İZAFOD - İzmir Amatör Fotoğrafçılar Derneği) Müjdat Ergüzer'i de aldık. Kendisi yakın zamanda ciddi bir kaza atlatmıştı. Fotoğraf çekerek biraz olsun kazanın etkilerini atlatmaya çalışıyordu. Kendisine buradan bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Kendisini yol boyunca aracın en önüne oturtup Karaburun'un keskin virajlı ve uçurumlu yollarında rehabilitasyona tabi tuttuk :))) Bir ara kelime-i şahadet getirdiğine ben bizzat şahid oldum doğrusu :))) * (bknz fotoğraf takoğraftaki km ye dikkat !! :)))


Karaburun üzerinde ilk yerleşim yeri Balıklıova'dır. Balıklıova hem balık ve restoranları yönünden zengin hemde un kurabiyeleri ile ünlü şirin bir balıkçı köyüdür. Balıklıova'yı geçtikten sonra Çatalkaya Köyünü ziyaret ettik. Köy alanının hemen dışında anemonların bol bol fotoğrafını çektik. Bu arada anemon ve fotoğraf aşkına az daha güzelim makinemin üzerinde düşüp kırıyordum. Allahtan makineleri oldukça sağlam yapıyorlar :) Test ettim faal :)




Çatalkaya köyünde biraz fazla vakit geçirmiştik. Öğleden sonra bastıracak yağmuruda düşünerek biraz acele edip Mordoğan üzerinden Karaburun Merkeze geldik. Karaburun'un dağ köylerine vakit yetmesi için merkezde oyalanmayıp yolumuza devam ettik. Bir sonra ki durağımız; Bozköy ve Tepeboz Köyleriydi. Buradan Hasseki ve Sarpıncık Köylerine geçtik.  Öğleden sonra bastıracak yağmur için acele ettiğimizden ve de bugün terkedilmiş durumda bulunan eski rum köyü Sazak'a ve Karaburun Fenerine zaman kalsın istediğimizden diğer köylerde durmadık :)


Sapıncık Köyünden Karaburun Fenerine geçtik. Doğrusu oldukça kötü bir yoldu ama fener ve manzarası çok güzeldi :) Fener nedense beni hep ayrı etkilemiştir. Sanırım genelde fenerlerin yerleşim yerlerinden uzakta ve iklim bakımından pek tercih edilmeyen yerlerde olması nedeniyle hem şehirden insanlardan uzak durma, yalnız tek başına olma fikrini çağrıştırır. Öte yandan da tüm bu olumsuzluklara direnip kimseye ihtiyaç duymadan ayakta kalmak üzere inşa edilmiş güçlü yapılar olarak da etkiler. Tabi birde her türlü olumsuz hava koşulunda, zor durumda ki gemilere yol göstermeye çalışan sessiz kahramanlar olarak ta saygı duyulacak yapılardır.

Karaburun fenerinden ayrılırken beklediğim yağmur yavaştan da olsa yağmaya başlamıştı. Sazak Köyü'nün girişini kaçırıp Parlak Köyü'ne kadar gittik. Burada Sazak Köyünün tarifini aldıktan sonra geri dönüp yol ayrımız bulduk. Aslında yol araç yolu değildi. dolayısıyla yol ayrımı demek pek doğru değil sanırım :) Sadece minik bir patika kalmış :) Yağmurun şiddetlenebileceği düşncesi ve yanıma yağmurluk almam gerçeği beni 15dk.lık bu yürüyüşten mağrum etti. doğrusu biraz ince giyinmiş olduğumdan zaten kuvvetli olan rüzgar ile birde şiddetini arttıracak yağmuru göze alamadım doğrusu. Bu yüzden burası ile ilgili fotoğraf veremeyeceğim :(  Sonradan araçta kalma fikrimizi giden arkadaşlarımız daha doğru bulsa da göremediğim için biraz meraklanıyorum doğrusu :)


Buradan dönen arkadaşları aldıktan sonra, yemek yiyecebileceğimiz en yakın yerleşim yeri olan Balıklıova'ya, Karaburun Yarımadası'nı çepeçevre dolaşarak geri döndük. Yol hem uzun hemde aç açına çekilmezdi doğrusu. Ne de olsa sabah kahvaltısı ile duruyorduk :)) Bize çok uzun gelen yollar nihayet sona erdi ve Balıklıova'ya ulaştık. Araçtan inip balık restorantlarından biri ile pazarlığımız yapıp masalarda yermizi aldık. Bu arada mezelerin gelmesini kasabın önünde ki kediler gibi bekledik doğrusu :)  Nefis kızartılmış taptaze çupraları mideye indirirken ve biralarımızdan yudumlarken, geziye katılmanın ne kadar güzel bir fikir olduğunu hatırlamaktan geri durmadım doğrusu :)

Karnımızda doyduktan sonra geri dönüşe geçebilirdik aslında masadan kimse kalkmak istemiyordu ama ne yaparsın ki ertesi gün işbaşı yapılacaktı ve geri dönmek zorunda idik. Biraz buruk ama tok bir şekilde toparlandık. Araçlarımıza binmeden Balıklıova'nın meşhur un kurabiyelerinden paket yaptırıp dönüşe geçtik.

İşte Gezilerin olmazsa olmazı toplu fotoğraf ....


Dönüş yolunda hepimizin yüzüne yansıyan tatlı yorgunluk görülmeye değerdi.

Görüşmek Üzere...

Gezmeyi Seven Fotoğrafçı, İlgisiz Ekonomist, 
Cem Derya Dikici
7 Mart 2010 
Karaburun, İzmir, Turkey 

2 yorum:

  1. güzel ve sıcak bir anlatım ile gezimizi özetlemişsiniz

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim. Umarım başka gezilere de buluşuruz.

    Selamlar.

    YanıtlaSil

Benim hakkımda ne düşünüyorsan Allah sana iki mislini versin :)